8 Aralık 2010 Çarşamba

New York'ta Beş Minare

  Film vizyona gireli 1 aydan fazla oldu; fakat tartışmaları, yorumları haftalarca gündemi meşgul etti. Ben de aslında filme vizyona girdiği ilk gün yani 5 Kasım 2010 tarihinde izledim. Filmi ilk izleyenlerden biri olarak öncelikle insanların yorumlarını dinlemeyi tercih ettim. Bu nedenle de yorumlarımı daha geç yazmaya karar verdim.
   Eğer hala filmi izlemediyseniz gitmeden önce filmin fragmanını izlemenizi ve www.newyorktabesminare.com adlı siteye bakmanızı tavsiye ederim.


  Filmi yazan ve yöneten Mahzun Kırmızıgül. Sanatçının bu üçüncü filmini ben dahil herkes büyük bir beklentiyle bekledi. Peki acaba beklentiler karşılandı mı? Bana göre film bir "Türk Filmi"ne göre oldukça başarılı. Neden mi?
  Öncelikle filmin yarısı Amerika'da çekilmiş ve bu büyük bir sermaye demek. Yerli oyuncuların yanı sıra filmde yer alan yabancı oyuncular da var. Ayrıca oyuncular da öyle sokaktan toplama değiller. Hepsi başarılı, ün sahibi ve tabiki dünyaya adını duyurmuş. Bunların dışında filmde kullanılan teknikler inanılmaz derece can alıcı. İnsanı derinden etkilemeyi gerçekten çok iyi başarmışlar.

 Peki filmin hiç negatif bir yanı yok mu? Malesef var. İlk yarı oldukça sürükleyici ve filmin adıyla konusuyla alakalı. Fakat ikinci yarı için pek de aynı şeyi söylemek mümkün değil. Film aşırı dramatikleştirilmiş ve bence konudan saptırılmış. Konu demişken, filmde İslam paranoyası oldukça büyütülmüştür. Türkiye yanlış bir biçimde anlatılmış ve gösterilmiştir.


 Filmdeki bu kareler gibi sahneler malesef bizleri dünyaya yanlış tanıtmaktadır. Bu sebeple de film tartışılmalı, eleştirilmelidir. Hatta mümkünde dünya ülkerine bu sahneler yüzünden gösterilmemelidir. Filmi izlemenizi; fakat izlerken de bunları düşünmenizi tavsiye ederim. Uzun süredir de vizyonda olduğu için filmi izledikten sonra yorumları ve eleştirileride okumayı unutmayın!

Vay Arkadaş!

  Şimdi kesin soracaksınız. Bu film  haftalar önce vizyonda değil miydi? Evet, aynen öyle; fakat bazı aksaklıklardan dolayı sizlere yorumlarımı şuan iletiyorum. "Eğer böyle olduğunu bilseydik, giderdik işte keşke önceden yazsaydın" diye bir tutum içerisine gireceğinizi düşünüyorsanız da hiç merak etmeyin. Bir şey kaçırmadınız.



  Aslında filme genel olarak bakıldığında beklenti yüksek. Oyuncular iyi ve afiş de gayet başarılı. Ben özellikle Demet Evgar'ın oyunculuğunu çok beğendiğim için filmi izlemek istediğimi itiraf etmeliyim. Onun dışında oyunculara bir göz atalım. Filmde Ali Atay, Rasim Öztekin, Mete Horozoğlu, Mustafa Üstündağ, Erdal Tosun, Fırat Tanış, Bülent Çolak, Pamela Spence, Fırat Doğruoğlu, Bihter Dinçel, Metin Coşkun, Barış Başar ve Onur Özcan.

 Filmde Manik, Tik ve Dildo lakaplı, kenar mahallede yaşayan üç arkadaşın para kazanmak daha doğrusu para çalmak için başından geçen komik olaylar anlatılmaktadır. Filmin ilk sahnesi sizi sanki bir Texas filmi izliyorsunuz gibi hissettiriyor. Sonrasında ise farklı insanların birbirlerinin hayatlarına nasıl karıştıklarına şahit oluyorsunuz.


 Filmde dikkat oyuncu ise tabiki de Demet Evgar'dı. Oyuncu filmdeki dans sahnesi için tam 2 ay boyunca dans dersleri almış. Özel hazırlanmış dekorda haftalarca çalışmadan sonra da bu sahneyi başarılı bir şekilde oynamıştır.



  Sonuç olarak, filmi fazla beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Yani, aslında evde dvd'sini izlemek çok daha mantıklı olur diye düşünüyorum. Bu sebeple de eğer bu filme gitmediyseniz bir şey kaybetmediniz. Yinede en azından Demet Evgar'ın bu sahnesini merak ediyor veya konusu ilginç geliyorsa yakın zamanda dvd'sini alıp izleyebilirsiniz.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Git Başımdan

  Biliyorum, uzun süredir malesef yeni bir kayıt giremedim. Fakat en kısa sürede gittiğim diğer filmler hakkındaki yazılarımı da yayınlacağım. Onlardan önce ise daha yeni gittiğim - hatta şimdi- bir filmi sizlerle paylaşmak istiyorum.
  Filmin adı "Due Date" yani "Git Başımdan". Eğer daha önce "The Hangover" filmini izlediyseniz de filmin yapımcıları pek de yabancı gelmeyecektir. Yine bizleri bir komedi filmiyle başarıyla buluşturdular diyebiliriz.
 



  Filmin başrolünde Robert Dawney Jr. ve Zack Galifianakis yer almaktadır. Fakat bence filmdeki köpek "Sonny" de başrol oyuncularından biri. Bu eşsiz komedideki rolü küçümsenemez derecede! Filmin her saniyesinde güldüğümü itiraf etmek istiyorum. Bu eğlenceli ve sürükleyici filmi kesinlikle kaçırmayın!

3 Kasım 2010 Çarşamba

Beklediğim Film: Roommate



     Maalesef bu filmin gelmesine 2 aydan fazla var. Peki neden bu kadar sabırsızlıkla bekliyorum? Öncelikle konusu yabancı olmadığımızı bir yerden çıkmış. Oda arkadaşı... Eminim şuan üniversitede okuyan pek çok insan evini veya odasını daha önce hiç tanımadığı birisiyle paylaşıyor.  Aslında güzel bir tecrübe diyebiliceğimiz gibi biraz da tehlikeli olduğunu söylemek mümkün. Her şey güzel başlayıp ya bir felaketle sonlanırsa? İşte "The Roommate" tam da böyle bir film.
   
     Peki bu filmde tanıdık kimler var? 
 
Eğer Gossip Girl adlı diziyi izliyorsanız demekki hiç de yabancı sayılmazsınız. Dizide Blair adlı karakteri canladıran Leighton Meester filmde Rebecca adlı bir karakteri canlandıracak.



   Eğer " 90210" adlı diziyi izliyorsanız da hiç yabancı sayılmazsınız. Dizide Liam adlı karakteri canlandıran Matt Lanter filmde de Jason rolüyle karşımıza çıkıyor.




  Film 2011 çıkışlı gözüküyor ve yurtdışında şubat ayında vizyona girecek. Bu demek oluyor ki bizler biraz daha uzun süre beklemek zorundayız. O zamana kadar http://www.imdb.com/ adlı siteden hem oyuncuları ve filmin konusunu daha ayrıntlı bir şekilde görebilir hem de filmin fragmanını izleyebilirsiniz.

Konuşulan Film: Sosyal Ağ



     Çevremize baktığımızda facebook kullanmayan veya en azından adını duymayan birini bulmak artık samanlıkta iğne aramaya benziyor. Peki acaba bu sitenin hikayesi ne? Nasıl doğdu veya kim kurdu? İşte, bu soruların tüm cevabı filmde yer alıyor.
   
  Film vizyona girdiği ilk günden beri binlerce kişi tarafından izlendi. Yerli ve yabancı basının gözbebeği haline geldi adeta. Filmin gerçekle yüzde yüz örtüşmediğini söyleyen Marc Zuckerberg ününe de ün katmış oldu. Filmdeki oyuncuların tanınmış olduğunu pek söyleyemeyiz ; fakat sadece biri dışında.



   



Eminim çoğumuz şarkıcı olan Justin Timberlake'i tanıyordur. Evet, bu filmde oyuncu olarak karşımıza çıkıyor ve aslında önemli bir role sahip. Bu nedenle onu filmin nerdeyse bütününde izlemek mümkün.









   Eğer facebook'un doğuşunu merak ediyorsanız ya da filmin konusundan bağımsız olarak bir şarkıcının oyuncu performansını görmek istiyorsanız izlemenizi tavsiye ediyorum. Filmi izlerken sıkılmayacağınıza eminim aslında. Konusunun ilgi çekici olmasının yanında eğlenceli ve hepimizin yaşadığı üniversite hayatını da gözler önüne seriyor. Herkese iyi seyirler!

24 Ekim 2010 Pazar

Ödül Toplayan Film: Çoğunluk




     Çoğunluk.. Filmin adı belki herkese bir şey çağrıştırmıyor. Belki de o kadar fazla şey çağrıştırıyor ki hangisi bu filmle alakalı bilemiyor insan. Evet, aslında çok basit hepimizin aklına gelen ilk açıklama bu filmin konusu oluşturdu.
      Bir insanın sizden farklı olması ve sizin bu önyargılara bağlı kalarak çoğunluğa uymanız. Filmde Mertcan adlı bir karakter kendi basit hayatını yaşamakta; fakat sonra Gül adında tanıştığı bir kızla beraber ilk kez ayrımcılığın kendisiyle de tanımış olur. Çoğunluğa uyan Mertcan'ın yaşadıklarını konu alan bu filmde hepimiz kendimizde bir parça bulacağız ve bazen de aklımıza anılarımız, yaşadıklarımız, gördüklerimiz veya duyduklarımız gelecek.


   




      Hepimiz Antalya Altın Portakal Film Festivali'ni duymuşuzdur. Bu sene 47'ncisi  Cam Piramit Sabancı Kongre ve Fuar Merkezi'nde düzenlenen Kapanış ve Ödül Töreni ile sona erdi. "Çoğunluk" adlı filmiyle de Seren Yüce "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Film" ödüllerinin sahibi oldu. Filmin oyuncularından Bartu Küçükçağlayan "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünün sahibi oldu.

     Ayrıca film 67. Uluslararası Venedik Film Festivali Geleceğin Aslanı ödülüne de layık görüldü. Bütün ödülleri teker teker toplayan ve konusuna da aslında o kadar yabancı olmadığımız "Çoğunluk" hem Türkiye' de hem de dünyada büyük bir yankı uyandırdı.
    Bu kadar ödüle layık görülmüş bir filmi görmenizi tavsiye ediyorum. En azından niye bu kadar ödül almış diyenler için kesinlikle görülmesi gereken bir film diyorum ve iyi seyirler diliyorum. :)

10 Ekim 2010 Pazar

Beyazperdede Bir Hayat Deneyimi: Ye Dua Et Sev



   Eminim hepimiz son günlerde gazetelerde veya sinema fragmanlarında bu filmin ismini duyuyoruz. "Ye Dua Et Sev" adlı film aslında Elizabeth Gilbert'in kendi hayat deneyimlerinin yer aldığı romanın beyazperdeye uyarlaması. Roman Amerika'da haftalarca listelerin başında yer aldı. Kitabı bu kadar popüler tutan yazarın kendi hayatını tam anlamıyla yansıtması ve konusunun da bir hayli ilginç olması diyebiliriz.
   Filmde ise Ryan Murphy'nin senaryosunu ve Julia Roberts ile Javier Bardem'in mükemmel uyumunu görmekteyiz. Seçilen oyuncular da kitabın ününe ün kattığını da söylemeden geçemeyeceğim!
  Başrolde olan Julia Roberts boşanan bir kadının kişiliğine aykırı bir halde verdiği kararlar sonucunda çıktığı gezileri ve başına gelenleri anlatan bir kadını canlandırıyor.
   Alışılmışın dışında olan konusu, başarılı ve ünlü oyuncuları, kitabın popülerliği herkesi bu filmi izlemeye çağırıyor. Günün temposundan kendine zaman ayırıp bu filmle beraber dünyayı gezmeye kim hayır diyebilir ki?

9 Ekim 2010 Cumartesi

Merhaba!

  Bugünden itibaren kendimi yazın dünyasına atmış bulunmaktayım. Benim için çok yeni durum aslında bu. Daha önce kendime ait bir günlük bile tutmadım. Burada her hafta bir film hakkında ya da ünlülerin yaşamları hakkında konuşacağız. Yorumlarımızı eleştirilerimizi paylaşacağız. Öncelikle hoşbulduk diyorum ve ileriki günlerde görüşmek üzere:)