25 Ekim 2011 Salı

Haydi Herkes Yardıma!

-Bu hafta meydana gelen olaylar yüzünden film hakkında yazı yazmak yerine bu konu hakkında yazmayı tercih ettim. Bu sayede bir de burdan yardım çağrısı yapmayı uygun gördüm.-


Maalesef ülkemiz son yıllarda yaşanan en büyük felaketi yaşandı. Van' da meydana gelen deprem yüzünden çoğu yuva yıkıldı ve yardıma muhtaç binlerce insan sokağa döküldü. Haberlerde enkaz altından kurtarılanları, yaşadıkları koşullar görüyoruz ve acı bekleyişlerine tanık oluyoruz. Eğer siz de yardımcı olmak istiyorsanız, evde oturmak yerine en yakın belediyeye gidin ve kolilere yardım edin.



Bu kadar fazla duyarlı insan olduğunu açıkçası bilmiyordum. Sanırım ünlülerin tweetleri sayesinde de bu yardımların çoğaldığını söylemek mümkün. Bu yüzen hepsine çok teşekkür ediyorum; çünkü belki de insanların duyarlılığını biraz daha arttırdılar.

Hala yardımın devam ettiğini hatırlatmak istiyorum. Battaniye, çadır, bebek maması gibi şeylere ihtiyaç var. Bu yüzden herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum. Unutmayın, bugün siz yardım yaparsanız emin olun karşılığını alırsınız ve yardım ettiğinizde vicdanınızda oluşan o sevinci hiçbir şeye değişemezsiniz.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Kurtarabilir misin?

Source Code Poster




   Değişik bir film izlemeye ne dersiniz? Bugünlerde bende bunun arayışlarına girmiştim. Taa ki " Source Code" adlı filmi izleyene kadar. Film gerçekten çok enteresan. Asker olan Colter, bir gün kendini bir anda bir hız treninin içinde görevde bulur. O kadar değişik bir görevdir ki bu sadece 8 dakika da bombayı bulup imha edip herkesi kurtarmalıdır. Fakat, aslında olay yaşanmış ve herkes ölüdür. Ya da değil mi? Kafanız karıştı biliyorum, ama kesinlikle izleyin ve anlayın diyorum sadece. Bazen aynı sahneleri izlemek sıkıcı gelebilir ama yine de zamanınızı ayırın ve her zamanki filmlerden değişik bir şey izleyin. Hatta izlemeden önce de bir IMDB'ye bakın.

Korkutmayan Korku

   Sanırım hepimiz "Çığlık" serisinden bir film izlemişizdir. Hikaye hep aynı, maskeli biri herkesi öldürür. Sonunda aynı kadro olayı çözer. Acaba bu yeni filmi de aynı mı diyenlere ben cevap vereyim. Hem evet, hem hayır. Biraz karışık oldu herhalde. O zaman şöyle anlatayım.
 
   "Çığlık 4" günümüze uyarlanmış bir film. Yani eski çığlık filmlerinden yola çıkarak hazırlanmış; fakat hikaye o kadar iyi bağlanmış ki insana "Vay be!" dedirtiyor. Günümüz gençliğinin uçarı davranışları ve bitmek tükenmeyen bilmeyen ego tatminini de öne çıkarmıyor değil. Filmde, diğer serilerde de olan tanıdık yüzlerin yanı sıra yeni oyuncuları da görüyoruz.


    Scream 4 Poster

 Şimdi neden korkutmayan korku dediğimi merak edeceksiniz. Genelde korku filmlerinde cidden korkan ben, bu filmde güldüm. Yapılan espriler o kadar yerinde ki sizi kahkaya boğuyor ama tabii ki gerilim de yok değil. Yani korktuğunuz, gerildiğiniz de kadar da güleceğiniz kesin. Her neyse lafı fazla uzatmadan şunu söyleyeyim eğer serinin diğer filmlerini izlemediyseniz bile bunu kesinlikle kaçırmayın.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Yine Yeniden

Uzun bir aradan sonra tekrar yazı yazmayı özlemişim. Bildiğiniz gibi benden kaynaklı bir şey değildi bu. Sitenin kapanması etkiledi bizi; fakat yeniden buradayız. Konuşacak çok şey, izlenilecek çok film var. Bu sebeple daha da zaman kaybetmeden telafi etmeye başlamaya gerek. Önecelikle ben burada yokken vizyonda olan birkaç film hakkında konuşalım.

Türk Sineması'nın son iki göz bebeği olan "Aşk Tesadüfleri Sever" ve "Ya Sonra". İkiside birbirinden değişik konulara sahip olan filmlere biraz göz atalım.

AŞK TESADÜFLERİ SEVER




 Filmin ana iki oyuncusu Belçim Erdoğan ve Mehmet Günsur. Aslında her zaman birbirlerinin hayatlarında olan iki kişinin hikayesini anltıyor film. Hayatın ne kadar fala tesadüflerle dolu olduğunu gösteren filmin sonu ise bira acıklı. Bütün salonları ağlatan bu filmi eğer izlemediyseniz en yakın zamanda Dvd'sini almanızı öneririm.

YA SONRA





İki aşık kavuştan sonrasıni hiç merak eder misiniz? İşte bu film tam da onu anlatıyor. Peri masalları gibi aşk yaşayan çiftler bile bir yerden sonra kopabiliyor. Aşk bir yere kadar mı götürür yoksa her şeyi arkasında bırakıcak kadar güçlü müdür? Özcan Deniz'in yazıp yönettiği bu filmde bu soruların cevabını alabilirsiniz. Filmde Özcan Deniz'e Barış Falay ve Deniz Çakır eşlik ediyor. Üçünün enerjisiyle bazen güldüğünüz bazen kızdığınız, ağladığınız, kendinizi onların yerine koyduğunuz bu filmde, bütün duyguları bulabilirsiniz. Eğer izlemediyseniz ne yapıp edip hemen izleyin.

6 Ocak 2011 Perşembe

127 Saat

Önümüdeki günlerde vizyona girecek olan bir filmi sizlerle paylaşmak istedim. Konusu gerçek bir hayattan alınmış olan bu film sanırım uzun zamandır izlediğimiz en ilginç film olma yolunda.
 
127 Saat - 127 Hours 

Filmde Utah'da bulunan bir kanyonda kayaya sıkışan ve 5 Gün boyunca hayatta kalam mücadelesi veren Aron Ralston'un gerçek hikayesi anlatılmaktadır.








Peki Aron Ralston kim ve hikayesi nedir?

Aron Ralston, 1975 doğumlu Amerikalı bir mühendis. Intel'de çalışan, Fransızca bilen, piyano çalan bu genç adam aynı zamanda profesyonel bir dağcı. Haftasonlarını ve tatillerini kanyonlarda dolaşarak, dağlara tırmanarak, kayak yaparak geçiren Ralston bir süre sonra Intel'i bırakarak kendini tamamen zorlu doğa sporlarına adıyor. En sevdiği roman, Sean Penn tarafından filme çevrilen ve genç bir adamın vahşi doğada yaşadıklarını konu edinen Into the Wild. 2003 yılında, Nisan ayının 26. gününde, Into The Wild'ın kahramanı gibi hiçkimseye haber vermeden Utah'ın muhteşem Blue John Canyon'una kendi deyimiyle "parkta gezi" yapmaya gidiyor. Deneyimli bir sporcu olan Ralston'ın onu neredeyse ölüme sürükleyen inanılmaz deneyiminin kilit noktası da bu. Hiçkimseye hiçbir şey söylemeden, adete insanlardan kaçarak gittiği kanyonda, aslında hayatında yer alan insanların ne kadar değerli olduğunu acı bir şekilde deneyimliyor.
Aron Ralston gezdiği bölgeyi fotoğraflamak için yanına video kamerasını da almıştı.
Aron Ralston gezdiği bölgeyi fotoğraflamak için yanına video kamerasını da almıştı.

Kanyonun gizli kalmış, karanlık köşelerinde dolaşırken ansızın hayatını tamamen değiştirecek bir şey oluyor; 400 kiloluk bir taş sağ kolunun üzerine devrilerek onu kanyonda dar bir alana sıkıştırıveriyor ve onu orada tam altı gün boyunca esir alıyor! Yanında çok az suyu ve yiyeceği olan Ralston'ı kimsenin ne duymasına ne de bulmasına imkan var. Ralston'ın yanında taşıdığı video kamerası onu hayatta tutan tek şey. Oradan kurtulamayacağını anlayınca, ailesi ve yakın arkadaşlarına hoşçakal mesajları kaydediyor. "Bedenimi bulduğunuzda bu videoları aileme ulaştırın" diye başlıyor kayıtlarına. Vasiyetini, yakılmak istediğini, pişmanlıklarını dile getiriyor. Çantasındaki, kayayı oymaya çalışmaktan körleşmiş küçük bıçağıyla ismini, doğum ve ölüm tarihlerini kanyon duvarına kazıyor, üzerine de ekliyor: RIP.

127 saatin sonlarına yaklaşırken, Aron Ralston günlerce süren uykusuzluk, açlık, soğuk, susuzluktan (son günlerde idrarını içmek zorunda kalıyor) sonra gördüğü bir halüsinasyon sonrasında (kendisini bir odada, ileride doğacak olan oğlu ile oynarken -Aron Ralston olay meydana geldiği sırada bekardı-, onu tek koluyla kucaklarken görüyor) kanyondan kurtulabilmek ve yeniden hayata dönebilmek için daha ilk günden düşündüğü, gerçekleştirmeye korktuğu, daha sonra birkaç kez deneyip başarısız olduğu bir şeyi yapıyor; önce kolundaki kemikleri kırıyor ve sonra da kolunu kesiyor! (Olayı kendi ağzından yerinde anlattığı video)
Ve daha sonra kan kaybına ve iyice kötüleşen sağlık durumuna rağmen kanyondan mucizevi bir şekilde çıkmayı başarıyor. Aron'a göre, yaşadığı şey, hayatının en güçlü, en muhteşem ve gerçek şeyi.

Kaydettiği videoları yalnızca videolarda seslendiği insanlar ve 127 Hours'ın yapımcıları ve filmde kendisini başarıyla oynayan James Franco izlemiş. Altı bölümlük, kazadan hemen sonra çekilen bu harika belgeselde videodan bir kaç bölüm izlemek ve sadece ses kayıtlarını dinlemek mümkün. James Franco röportajlarında videoların şimdiye dek gördüğü en etkileyici ve gerçek şey olduğunu söylüyor.

Yakın zamanda Jay Leno'ya katılan Ralston, kendi hikayesini milyonlara anlatan filmi izlediğinde hissettiklerini anlattı.
Deneyimini anlattığı kitabı Between A Rock and A Hard Place, ABD'nin en çok satan kitaplarından.
Aron Ralston bugün hala aktif bir sporcu. Yine dağlara tırmanıyor. Yaşadıklarını anlatan konuşmalar yapıyor, seminerler veriyor.
Ve gördüğü halüsinasyon gerçek olmuş; kendisi artık bir aylık, Leo isminde bir erkek çocuk babası, hayata sıkı sıkıya bağlı bir insan. Ve evet, hayatta hiçbir şey yaşama isteğinden daha kuvvetli değil.

Aron  Ralston'un hikayesi ile ilgi bir video izlemek isterseniz http://www.snotr.com/video/5957 linkine tıklamanız yeterli.

127 Saat filminin fragmanı için de http://www.traileraddict.com/trailer/127-hours/interview-aron-ralston linkini tıklamanız yeterli olacaktır.

2010'un En İyi Filmleri

Bir seneyi daha geride bıraktık artık. Haftalarca " Güle Güle 2010" yazılarıyla, resimleriyle iç içe yaşadık ve sonunda 2011'e girdik. Umarım herkesi yeni başlangıçlar, mutluluklar ve huzur dolu bir yıl bekler. Yeni yıl dileklerinden sonra aslında ufak bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Acaba 2010 yılının en iyi filmleri neler olmuş? http://www.beyazperde.com/ adlı sitenin yazarları en iyi filmleri seçtiler.

 http://www.beyazperde.com/sinemasaldetay.asp?id=4411

Linkini vermiş olduğum sitede yazarların seçtiklerini ve yorumlarını görebilirsiniz. Peki, sizce 2010'un en iyi filmleri neler? Yorumlarınızı bekliyorum. İyi seneler tekrar herkese!:)

Başımıza Gelenler

  Filmin fragmanını gördüğüm ilk günden beri " Kesin izlemeliyim!" demiştim. Tipik bir komedi filmi gibi gözükse de eğlenceli olacağına emindim. Filmin oyuncularından Katherina Heigl'i "Grey's Anatomy" adlı diziden ve oynadığı diğer filmlerden dolayı çok beğenirim. Genellikle de her filmini izlemeye çalışırım. İşte en son filmi " Life as we know it" yani " Başımıza Gelenler" bu nedenle de izlemem gereken filmler arasındaydı.

  Eğer filmi izlemediyseniz ilk önce fragmanını izlemek de yarar. Sadece fragmanı izleyerek bile ne kadar eğlenceli bir film olduğunu anlayabilirsiniz.

http://www.sinemalar.com/fragman/53893/Basimiza-Gelenler/0/kucuk/


 Filmde trafik kazası sonucu hayatlarını kaybeden anne ve baba bebeklerini en iyi iki dostuna bırakırlar. Problem şu ki; bebeğe beraber bakmaları lazım; fakat onlar birbirlerini sevmiyolar ve çekemiyolar. İşte bu mükemmler komedi onların hikayesini anlatmaktadır. Bence hiç kaçırmayın ve hemen gidip izleyin!